Türkün Yüce Tarihi | Genel Kültür - Tarih Sitesi

avrupa siyaseti


Avrupa Siyaseti

Yavuz'un yerine tek oğlu 25.5 yaşındaki Kanunî Sultan Süleyman geçti. Babasının İran ve Turan siyasetini durdurmak mecburiyetinde kaldı. Zira Avrupa'da Charles-Quint devi zuhur etmişti. Avrupa'nın büyük kısmını İspanya kralı ve Almanya imparatoru sıfatıyla ele geçirmiş, diğer kısımlarını nüfuzu altına almıştı. Fransa'yı tehdit ediyordu ve kuzey Afrika'da Barbaros Hayreddin Paşa ile savaşıyordu. Türkiye bu devi alt edemediği ve makul sınırlara itemediği takdirde Osmanlı cihan devletinin geleceğinin kararacağı âşikâr idi. Akrabalık yoluyla çok geniş sınırlı Macaristan krallığını da nüfuzu altına alan Charles-Quint devini, Orta Avrupa ve Batı Akdeniz'de mutlaka ezmek icap ediyordu. Sultan Süleyman, Orta Avrupa'nın kilidi sayılan daha önce 3 ayrı padişahın 3 defa kuşatıp alamadığı, Türkiye'nin kuzey sınırı üzerinde Macaristan'ın en müstahkem kalesine, Belgrad'a yürüdü ve fethetti (1521).
Mevcudiyet gayeleri Türklerle savaşmak olan ve Rodos'ta üstlenen Saint-Jean tarikatı üzerine ikinci seferi açtı. Fatih'in 3 defa kuşattırıp düşüremediği dünyanın en müstahkem kalesini de fethetti (1522-1523).

Doğu Avrupa'da durum iyi idi. Kırım, Kazan ve Astırhan Türk hanlıkları Osmanlı'ya tabi idi. 1524'te Sahip Giray Han, Nijeniy Novgorod'u (bugünkü Gorky) feth etti ve 3 yıl önce 1521'de Moskova şehrini yakan ağabeyi I. Mehmed Giray Han'ın yolunu takip etti. Moskova prensliği Kırım'a yıllık vergi veren bir tabi devletti. Mehmed Giray 1522'de Astırhan'ı aldı ve 1524'te Kazan Hanı İstanbul'a gelerek metbûu Kanunî Sultan Süleyman tarafından kabul edildi.

Sultan Süleyman'a göre Doğu Avrupa işleri üçüncü derecede idi. Almanya-İspanya'nın Macaristan'a el atmasından ve Tuna'nın doğu kesimine inmesinden endişe ediyordu. Fransa'yı savunmaya karar verdi. Zira Fransa'ya baş eğdirdiği takdirde Charles-Quint Orta Avrupa'da Osmanlı ile hesaplaşacaktı. Fransa kralı I. François, Madrid'de Charles-Quint'in esiri idi. Annesi, cihan padişahı Kanunî Sultan Süleyman'a müracaat ederek oğlunu kurtarmasını istirham etti. Kanunî'nin aradığı fırsattı. Bu şımarık Charles-Quint'in kızkardeşi Macaristan kraliçesi idi. Macaristan kralı II. Layoş'un kızkardeşi de Charles-Quint'in kardeşi Avusturya arşidükası Ferdinand ile evli idi.

Kanûnî Orta Avrupa'ya, Macaristan'a yürüdü. Bu üçüncü sefer (1526), Kanûnî'nin 13 seferinin en ünlüsüdür ve ikinci Macaristan seferidir. Mohaç'ta Macar ordusunu yakaladı ve kralları dahil olmak üzere 2 saatte imha etti (29 Ağustos 1526). Tarihin en kesin neticeli ve örnek meydan muharebelerinden biridir. 11 Eylülde Türklerin Budin dedikleri Budapeşte'ye, Macar taht şehrine girdi. Macaristan krallığı tarihe karıştı. Macaristan, Transilvanya ve bazı ülkeler Türkiye'ye bağlandı. Çekoslovakya ise Almanya'ya geçti.

Charles-Quint ve kardeşi Avusturya Kralı Ferdinand, Macaristan'ı almak için pek çok teşebbüs yaptılar. Kanûnî 1529'da Almanya seferine çıktı. 19 gün Viyana'yı kuşattı, fakat düşüremedi. Bu sefer sırasında Osmanlı Türk tarihinin en büyük akın hareketi yapıldı. Bütün Avusturya ve Güney Almanya Türk akıncıları tarafından çiğnendi. Charles-Quint meydan muharebesi kabul etmedi. 3 yıl sonra padişah ikinci Almanya seferine çıktı (1532). Avusturya'yı işgal etti ve Graz'ı aldı (11 Eylül). Almanya pes etti. İstanbul Andlaşması (22 Haziran 1533) ile Türkiye'nin ve padişahın üstünlüğünü resmen kabul etti.
Kanûnî, yedinci seferinde (1537) Venedik'e teveccüh etti. Korfu adasına çıktı ve İtalya'da Otranto'yu ikinci defa işgal ettirdi. Seferi denizden donanma ile Barbaros Hayreddin Paşa destekledi. Sekizinci sefer (1538) asi Boğdan prensine karşı açıldı. Venedikle sulh yapıldı (20 Ekim 1540). Ve Kanunî Budin seferine çıktı (1541). Alman ordusu bozuldu ve Macaristan, Budin Beylerbeyiliği adıyla doğrudan doğruya ilhak edildi. Kral Ferdinand, son bir gayretle Budin'i almak istedi. Fakat 100.000 kişilik ordusu Budin önlerinde mahvoldu (24 Kasım 1542). Macaristan'da Almanların elinde bulunan en mühim kaleyi, Estergon'u geri almak üzere Kanûnî, onuncu seferine çıktı (1543).

Estergon'u (10 Ağustos) ve İstolni Belgrad'ı (4 Eylül) fethetti. Almanya baş eğdi. 8 Ekim 1547 sulhu ile Kral Ferdinand protokolde vezir-i azam (başbakan) ile eşit olduğundan İstanbul'a yıllık vergi vermeyi ve daha bir sürü ağır şartı kabul etti. Charles-Quint devi yıkılmıştı. Bu işe yalnız Orta Avrupa savaşları ile değil, Akdeniz savaşları ile de gerçekleştirilebilirdi ki ileride göreceğiz. Charles-Quint ümitsizlik içinde tahttan feragat edip manastıra çekildi (16 ocak 1556). Almanya İmparatorluğu ve ona bağlı ülkeleri kardeşi İmparator Ferdinand'a, İspanya Krallığı ve ona bağlı ülkelerde Amerika'yı oğlu II. Felipe'ye bıraktı. Almanya ile İspanya tekrar ayrıldı. Dünya rahat nefes aldı. Kanûnî'nin şöhreti zirvesine çıktı.

Kanûnî tahta çıktıktan az sonra zuhur eden Protestan mezhebini, Katolik mezhebine karşı savundu. Türk baskısı olmasaydı Charles-Quint'in Protestan mezhebini ezeceği, belki söndüreceği, olayların incelenmesinden açıkça anlaşılır.İspanya ile hiç bir zaman sulh yapılmadı ve savaş kesilmedi. Almanya sulhu ise 1556'ya kadar devam etti. Bu tarihte Kanûnî Sultan Süleyman, Almanya üzerine on üçüncü vce sonuncu seferini açtı ki, Sigetvar Seferi diye ünlüdür. İhtiyar padişah bu kalenin önünde otağ-ı hümayununda top ve tüfek sesleri arasında son nefesini verdi (7 Eylül 1556).

Türk Asrı denen XVI. asrı, II. Sultan Süleyman, Türklerin yalnız kanun yaptığı için değil, kanunları tatbik ettiği için ancak Kanunî unvanına layık gördükleri fakat Avrupalıların Büyük dedikleri hükümdar sembolleştirir. 2.500 yıllık Türk tarihinin en muhteşem hükümdarı sayılır ve devri, Türklerin tarih boyunca eriştikleri en ihtişamlı ve bahtiyar çağ olarak bilinir. Saltanatı 46 yıldır ve Ertuğrul Gazi'nin beylik müddeti sayılmazsa, Osmanoğulları içinde en uzunudur. Diplomasi ve devlet idaresinde gösterdiği dehâ bakımından Fatih'ten sonra ikinci, asker olarak Fatih ve Yavuz'dan sonra üçüncüdür. Bilgen, hukukçu ve şairdir.
6.5 milyon km2 olarak aldığı imparatorluğu 14.893.000 km2 olarak bırakmıştır (1.998.000 km2 Avrupa, 4.169.000 km2 Asya, 8.726.000 km2 Afrika).

DOĞU SİYASETİ

1514 darbesi 1533'e kadar 19 yıl, dünyanın Türkiye'den sonra gelen 2. devleti durumundaki İran Türk Safevî imparatorluğunu hareketsiz kıldı. Ama stratejik çekişmeyi ortadan kaldırmak mümkün değildi. Kanûnî devrinde bütün Arap ülkelerini, Basra Körfezi ve Hint Okyanusu'ndan Atlas Okyanusu'na kadar ele geçirmek siyaseti güdüldü. Behemehâl Basra Körfezi'ne inmek, Kafkasya'ya tırmanmak icap ediyordu. Kafkasya ve Basra Körfezi ise İran Türk imparatorluğunun elinde idi. Bu devirde İran olmasa, Türkler Almanya'yı geçer ve soluğu Ren kıyılarında alırlardı. Bir kaç tarihçi bu noktaya ehemmiyetle işaret etmişlerdir. İran savaşları çok çetindi.
Mesafe uzundu. İran ordusu tamamen Türkmenlerden müteşekkil yiğit bir atlı ordu idi. Ancak Osmanlı Akıncı, piyade, bilhassa topçu üstünlüğü Türkiye'yi galip kılıyordu. Bununla beraber İran, Çaldıran'ı asla unutmamıştı. Osmanlı'ya karşı meydan muharebesi kabul etmiyor, geniş sahaları boşaltıp Osmanlı ordusunun önünden çekiliyordu. Safevî stratejisi bu idi. Tebriz, Osmanlı sınırına çok yakın olduğu için Şah İsmail'in oğlu ve halefi devrinde İran, taht şehrini daha içeriye, Kazvin'e almıştı.

Kanûnî Sultan Süleyman Han, 11 Haziran 1534'te ordusu ile İstanbul'dan ayrıldı. Padişah'ın 4 İran seferinin ilki ve en meşhuru olan bu altıncı sefere Irakeyn denmektedir. Zira hem Arap Irak'ı (Bağdat), hem Acem Irak'ı (Hâmedân) fethedilmiştir. Daha önce Vezir-İ Azam Makbul İbrahim Paşa, başka bir ordu ile İran'ın üzerine gitmişti, padişahı bekliyordu.

O zaman dünyanın en büyük şehirlerinden biri olan Tebriz, Osmanlılarca ikinci defa işgal edildi (13 Temmuz 1534). Az sonra Kânûnî de Tebriz'e geldi (28 Eylül). İran'ın Türk ve Kürdlerle meskün Batı eyaletleri işgal edildi. Fakat asıl gaye, Bağdat'ı, Irak-ı Arab'ı alıp Basra Körfezi'ne inmekti. 28 Kasım'da (1534) Bağdat fethedildi. 5 asır müddetle Abbasî halifeliğinin merkezî olmak bakımından çok ünlü bir şehir idi. Bu sırada Safevîler Tebriz'i geri aldılarsa da Osmanlılar üçüncü defa şehre girdiler (30 Haziran 1535).Bu sefer neticesinde Orta ve Güney Irak (Bağdat, Basra) Osmanlı eyaletleri oldu ve netice bakımından Basra Körfezi'nin kıyıları boyunca Arap aşiretleri de Osmanlı nüfuzu altına düştü. Batı İran eyaletleri, Safevîlerce geri alındı.

1536-48 arasındı 12 yıl, Osmanlı-Safevî münasebetleri nisbî bir durgunluk devresine girdi. Irak'ı kaybeden Safevîler, kendilerini toplamaya çalışıyorlardı. Kanûnî 1548-49'da ikinci İran seferine çıktı. Tebrîz dördüncü defa işgal edildi (27 Temmuz 1548). Bu seferde Van, kesin şekilde Safevîlerden alındı. Almanya sınırına ve Atlas Okyasunu'na varmış bir Türkiye'nin ancak Van'ı alabilmesi, Doğu'da Safevî Türk imparatorluğunun gücü hakkında bir fikir verir. 7 ay Halep'te, 2.5 ay Diyarbakır'da kalan Kanûnî, Doğu işlerini iyice düzenledi.

5 yıl boyunca üçüncü ve sonuncu Doğu seferi için İstanbul'dan ayrıldı (28 Ağustos 1553). Buna Nahçıvan Seferi denmektedir. 5 ay Halep'te kaldı. Nahçıvan'dan döndükten sonra da 8 ay Amasya'da geçirdi. İran ile kesin sulh yapmadan ordusunun başından ayrılmak istemedi. Amasya'da ordusunun başında geçirdiği 8 ay, dehşetli bir diplomatik faaliyetle geçti. Hem Almanya, hem İran ile çetin sulh müzakereleri oldu. Nihayet Safevî ve Osmanlı imparatorlukları arasında ilk sulh anlaşması, Amasya Anlaşması imza edildi (29 Mart 1555). Bu sulh, epey uzun sürdü. 5 Nisan 1578'e kadar 23 yıl. Bu tarihte İran'a savaş açıldı.
1578'de başlayan, bütün Kafkasya'nın ve Batı İran'ın fethi ile neticelenen çetiş savaşta Lala Mustafa Paşa, Özdemiroğlu Osman Paşa, Ferhad Paşa gibi sadrazamlar, serdar-ı ekrem sıfatıyla büyük başarılar elde ettiler. Bilhassa Özdemiroğlu Osman Paşa çok parladı. Çıldır meydan muharebesinde (9 Ağustos 1578) Safevî ordusunu ezdikten sonra Tiflis (24 Ağustos 1578), Koyungeçidi meydan muharebesini (9 Eylül 1578) kazandıktan sonra Şirvan (Kuzey Azerbaycan) fethedildi. Özdemiroğlu sonra birinci Şamahı (27 Kasım), Meşaleler (11 Mayıs 1583) zaferiyle Safevîleri ezip fütâhât sahasını genişletti. Revan alındı (15 Ağustos 1583). Dağistan'ı fetheden ve uzun zaman burada üslenen Özdemiroğlu, Kırım'da bir müddet kalarak sadrazam olmak üzere İstanbul'a geldi (28 Haziran 584). Tebriz fethedildi (22 Eylül 1585). Ancak Özdemiroğlu'nun Tebriz yakınlarında ölmesi (29/30 ekim), İran'a karşı Osmanlı durumunu az çok sarstı. Bundan sonra İran cephesinde işleri Ferhad Paşa ele aldı. Bu 12 yıllık yıpratıcı savaşa 21 Mart 1590 İstanbul Anlaşması nihayet verdi. En büyük kısmı Özdemiroğlu Osman Paşa tarafından alınan 590.000 km2 büyüklüğünde ülkeler Osmanlı devletine geçti.

Ancak sulh 13.5 yıl sürdü. Safevîlerin Tebriz'e taarruzu ile yeni Türkiye-İran savaşı başladı (26 Eylül 1603). Tebriz, ardından Revan düştü. Osmanlı ordusu Urmiye'de bozuldu (9 eylül 1605). Bu savaş 9 yıl sürdü ve yeni bir İstanbul Anlaşması ile sonra erdi (20 Kasım 1612). Ancak 2.5 yıl sonra yeniden başladı (22 Mayıs 1615). Pül-i Şikeste'de Osmanlı ordusu bozuldu (10 eylül 1618). Erdebil Anlaşması (26 Eylül 1618), bu defa 3 yıldan fazla süren Osmanlı-Safevî savaşına son verdi. Bu sulh da 5 yıl sürdü ve 1624 yılında Safevîlerin Bağrat'ı ele geçirmesiyle eskileriyle mukayese edilemeyecek bir şiddette yeniden başladı.
Bu suretle Özdemiroğlu'nun büyük fütuhatının mühim kısmı, 1603'te İranca geri alınmış oldu. Türkiye, İran'ı Kafkasya'dan atamadı. Kafkasya, iki imparatorluk arasında paylaşıldı. Batı İran eyaletleri de Osmanlılarca elde tutulamadı.

DENİZ SİYASETİ

Kanûnî Sultan Süleyman'ın Cezayir Beylerbeyisi Barbaros Hayrettin Paşa'şı İstanbul'a çağırması ile Akdeniz politikasında yeni bir safha başlar. 18 amirali ve kudretli donanması ile Cezayir'den İstanbul'a gelen (27 Aralık 1533) Barbaros, kaptan-ı derya tayin edildi (16 Nisan 1534).Barbaros Tunus'u fethetti (22 Ağustos 1534) ise de İmparator-Kral Charles-Quint bizzat gelerek Tunus'u Türklerden aldı (21 Temmuz 1535). Ülkenin kuzey kesimi, İspanyol nüfuzunda Araplar'da, orta ve güney kesimi ise Osmanlı'da kaldı. Ancak Barbaros ve amiralleri, İspanya ve bu devlete ait Güney İtalya topraklarını devamlı şekilde vurmaya ara vermediler. Bu arada Barbaros'un Balear Adaları seferi (Ağustos 1535), İtalya seferi (1537), büyük akisler yaptı.
Venedik'ten Kiklad Adaları'nı aldı. Akdeniz'de Türk gücünü kıramadığı için hiç olmazsa makul çizgiye itemediği takdirde partiyi kaybedeceğini anlayan Charles-Quint, o zamana kadar cihan tarihinde görülmemiş büyüklükte bir armada hazırlayarak Andrea Doria idaresinde Donanma-yı Hümayun üzerine gönderdi.İki donanma en azından Akdeniz hakimiyetini kazanmak için Preveze açıklarında karşılaştı (28 Eylül 1538). En azından 120.000 insanın deniz üzerinde karşı karşıya geldiği bu çok büyük açık deniz vuruşmasında Barbaros taktik manevralarla birleşik Avrupa donanmasını perişan etti.

Charles-Quint, intikam almak üzere Andrea Doria idaresindeki armadası ile Cezayir şehrine çıkarma yaptı. Barbaroszade Hasan Bey, İmparatorun ordusunu mahvetti ve Andrea Doria'nın armadası, Preveze'deki kadar ağır bir zayiat verdi. Charles-Quint'in hayatı en büyük fedâkârlıkla kurtarıldı (24 Ekim 1541).Barbaros, 1543 yazında İmparatorun elindeki Nice kalesini fethetti ve 1543-1544 kışını Toulon'da geçirdi. Charles-Quint, Avrupa'da başlıca rakibiydi, Fransa'yı ezmekten ümidini kesti. Barbaros şan ve şeref içinde İstanbul'da öldü (4 Temmuz 1546). Fakat pek kabiliyetli öğrenciler yetiştirmişti.

Barbaros'un oğlu Hasan Paşa ve evlatlığı diğer Hasan Paşa ile arkadaşı Salih Paşa, Cezayir Beylerbeyisi olarak Kuzey Afrika'da mühim faaliyetlerde bulundular. Bu amiraller kendileri bağlı çok kudretli Cezayir Beylerbeğiliği donanması ile Batı Akdeniz'e hâkim oldular ve çok defa Atlantik'e çıktılar. Bu arada Çanakkaleli Salih Paşa, Fas Arap imparatorluğunu geçici olarak Türkiye'ye bağladı (22 Eylül 1551-Haziran 1556). Böylece Osmanlı hakimiyeti Atlantik'e ulaştı ve Cebelitarık Boğazı'nın güneyine yerleşti. İspanya'nın Kuzey Afrika'da bir iki üssü kalmıştı. Bunları, çok büyük fedâkârlıklarla elinde tutuyordu. Bu arada Barbaroszade Hasan Paşa, Cezayir'deki ikinci beylerbeyiliği sırasında Mostaganem'de İspanyolları çok ağır bir hezimete uğrattı (5 Eylül 1558).

Barbaros'un en kabiliyetli ve deha sahibi talebesi Turgut Reis ise, Güney ve Orta Tunus'u fethettikten ve Andrea Doria'ya Cerbe'de kötü bir oyun oynadıktan sonra Malta'ya çıkartma yaptı (Temmuz 1551). Sonra Saint-Jean Şövalyelerinin elindeki Trablusgarb'ı fethetti (15 Ağustos 1551). Ponza'da da düşman donanmasını vurduktan sonra (5 Ağustos 1552), Korsika adasını baştan başa fethetti (17 ağustos 1153).

Türk korsan (akıncı) filosu ile Turgut bu işleri yaparken kapdan-ı derya olan Piyale Paşa da Elbe adasını fethetti. İtalya'ya çıktı (1555), Balear adalarını vurdu ve Batı Akdeniz'i alt üst etti. Bu deniz baskısından kurtulmak isteyen İspanya, müttefikleri ile büyük bir donanma hazırlayıp Cerbe adasına gönderdi. Piyale Paşa, Donanma ile düşman armadasını burada karşıladı. Türklerin Preveze'den sonra tarihleri boyunca kazandıkları en büyük açık deniz muharebesi olan zaferi bu sularda elde etti (14 Mayıs 1560).Düşman armadası ve ordusu mahvoldu, sulara gömüldü veya esir düştü. 1564 yazında Piyale Paşa Fas seferine çıktı. Trablusgarb beylerbeyisi olan Turgut Paşa da ileri yaşına rağmen devamlı deniz seferleri yapıyordu.
1565 Malta seferi çok büyük ölçüde bir savaş olmasına rağmen kartal yuvasına benzeyen ada alınamadı. Turgut Paşa, Malta kuşatmasında şehid oldu (17 Haziran).Hind Okyanusu'ndaki Türk deniz politikasına da Kanûnî Sultan Süleyman büyük ehemmiyet verdi. Hind Okyanusu'na bağlı Kızıldeniz, Aden Körfezi, Umman Denizi, Basra Körfezi ve açık okyanusta Türk filoları XVI. asrın başlarından itibaren görünmeye başladılar. Selman Reis'in Umman Denizi seferinden (1525) sonra yeğeni olan Mustafa Bey, Hindistan'da Gucarat'a sefer yaptı ve Aden'i fethetti.

Diğer taraftan Özdemir Paşa da Sudan ve Habeşistan'da büyük fütühatta bulunarak Kızıldeniz'in batı sahillerini elde etti ve bu deniz de kapalı Türk gölü haline getirildi. Afla meydan muharebesi (Ağustos 1542) Habeşistan'ı Türk hakimiyetine soktu. Abdurrahman Bey, Aden açıklarında Portekiz donanmasını bozdu (Ekim 1544). Sonra Pîrî Reis Hint sularına geldi (1552). Umman'ı (Maskat) fethetti. Murat reis'in Hint kaptanlığı bunu takip etti (1552-1553). Büyük bilgin Seydi Ali Reis, Hürmüz (9 Ağustos 1554) ve Maskat (25 Ağustos) açık deniz muharebelerinde Portekiz donanması ile çekişti ve Hindistan'a gitti. Asrın sonlarında Ali Bey'in Doğu Afrika seferleri (1584-1589), Türk hakimiyetini Kenya, Tanganika ve Mozambik'e kadar ***ürerek Ekvator'un güneyine atlattı. Özdemir Paşa'nın Habeş Beylerbeyliği'nden (1555-1562) sonra oğlu Osman Paşa'da Habeşistan ve Yemen'de büyük fütühat yaptı.

Kanûnî'nin oğlu ve halefi II. Selim zamanında (1666-1574) bu deniz seyahati devam etti. Kurdoğlu Hızır Hayreddin Reis'in bir filo ile Sumatra'ya yaptığı sefer (1568-1569), Osmanlıların ilk ve son Endonezya-Malezya seferleri değildir. Fakat en meşhurlarıdır. Bu suretle Osmanlı hakimiyeti, Hind Okyanusu'ndan sonra büyük Okyanus'a da erişmiştir.
Gene II. Selim zamanında Süveyş kanalını açmak, Akdenizle Kızıldeniz ve Hint denizlerini birleştirmek düşünüldü. Fakat, tatbike geçilmedi. Kanal kazılma teşebbüsü de yarıda kaldı. Bu Don-Volga kanalı idi ki, Karadenizle Hazar denizi birleştirilecekti. Bu suretle İran engeli aşılarak Türkistan'la ilgi kurulacaktı.

Bu arada Astırhan seferi (1569) yapıldı. Fakat Volga deltası elde tutulamadı. Kıbrıs'ın fethi (1 Temmuz 1570-1 Ağustos 1571) de daha çok bir denizharekâtı mahiyetindedir. Venedik'in elindeki ada, Piyale Paşa'nın kumandasındaki donanma tarafından abluka edildikten sonra Lala Mustafa Paşa adayı almıştır. Kıbrıs fethi yeni bir Haçlı armadanın teşekkülüne zemin hazırlamıştır. Bu armada bazı Türk devlet adamlarının gafleti yüzünden İnebahtı'nda, Donanma-yı Hümayun'u bozmuştur (7 Ekim 1571)

Toplam 597761 ziyaretçi (1053080 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol