Türkün Yüce Tarihi | Genel Kültür - Tarih Sitesi
kanuni sultan suleyman donemi 6
Kanuni Sultan Süleyman Dönemi [6]
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DÖNEMİ NICE SEFERI
Barbaros'un son büyük seferidir. Bundan sonra daha çok tersane isleriyle mesgul olan Barbaros, 6 Cemaziyelevvel 953 (5 Temmuz l546 )'da kisa bir hastaliktan sonra vefat eder. Cenazesi, sagliginda Besiktas'ta yaptirdigi medresenin yanindaki türbesine defnedilir sözü ölümüne tarih olarak düsürülmüstür.
Tabir yerinde ise çekirdekten yetisme diyebilecegimiz bir denizci olan Barbaros Hayreddin Pasa zamaninda Osmanli denizciligi, gücünün zirvesine ulasmisti. Onun mektebinde (ekol) yetisen degerli denizciler ve teskilâtli tersane sâyesinde bu güç varligini bir süre daha devam ettirmistir. Nitekim Piyale Pasa'nin kaptan-i deryaliga getirilmesi ile Turgud, Uluç Ali, Hasan ve Salih Reis'lerin de bulundugu Osmanli donanmasi Akdeniz'de güç ve varligini devam ettirdi. 6. Fransa'ya Ikinci Yardim Seferi l55l senesi baharinda hazirlanan 90 kadirgalik bir Osmanli donanmasi, Sinan Pasa idaresinde Egriboz'da bulunan Turgud Reis ile birleserek l4 Temmuz'da Malta önlerine gelip oradan da Trablusgarb'a hareket eder. Buranin, l530'da Malta'ya yerlesmis bulunan Saint Jean sövalyelerinin elinde bulunmasi, çevredeki Müslüman halkin mücadelesine sebep olmus, hatta bunlar, Kanunî'ye müracaatla yardim bile istemislerdi. Bunun üzerine Kanunî, Enderûn agalarindan Murad'i buraya göndermisti. Sinan Pasa, Trablusgarb önlerine gelince Murat Aga ile irtibat kurarak sehri kusatir. Nihayet l3 Agustos'ta sehir teslim olarak idaresi Murad'a verilmisti. Turgut Reis ise Karlieli Sancakbeyligine getirilmisti.
Osmanli donanmasi l552 senesi ilkbaharinda Kaptan-i Derya Sinan Pasa komutasinda Bati Akdeniz seferine çikar. Donanma, Fransa Krali II. Henri'nin, Sarlken ile aralarinda meydana gelen düsmanlik yüzünden Osmanlilar'dan yardim istemesi üzerine ikinci defa olarak Fransa'ya yardima gidiyordu. Bu sefere Karlieli sancakbeyi Turgud Reis de katilmisti. Fransa elçisi Daramon da üç gemi ile Osmanli donanmasi ile beraberdi. Baslangiçta Fransa'nin yardim talebini kabul etmeyen Kanunî, daha sonra Avusturya ile aralarindaki nazik durum karsisinda Fransa'ya yardima karar verir. Karlieli Beyi Turgud Reis, Sicilya kiyilarini vurmaya memur edilmisti. Donanma Italya sahillerini dolasarak Napoli'ye gelir. Orada Fransiz donanmasi beklenir. Fakat beklenilen donanma gelmeyince yolda rastlanilir diye bir müddet kuzeye dogru seyredilir. Bu sirada Andrea Doria'nin Napoli tarafina geçecegi haber alinarak Turgud Reis'in tavsiyesiyle Ponza adalari tarafinda pusu kurulur. Pusuya düsürülen Andrea Doria yenilerek Sardunya adasina dogru kaçar. 5 Agustos l552'de cereyan eden bu hadisede Doria'nin 7 gemisi zaptedilir.
Bundan sonra gerek Sinan Pasa'nin, gerekse onun vefati üzerine yerine gelen Piyale Pasa'nin deniz seferleri vardir. Bunlardan biri, 966 (M. l558 )'de Ispanya sularinda dolasan Kaptan Piyale Pasa'nin, Minorka adasinin önemli sehirerinden olan Siüdadela'yi zaptetmesidir. Bundan baska yine Piyale Pasa maiyetinde Turgud ve Salih Pasalar bulundugu halde Italya sahillerini vurup Reçyo sehrini zapt etmis ve Afrika sahilindeki Oran'i, Ispanyollar'in elinden alip basarili bir sekilde geri dönmüstü. Bu olaydan sonra Ispanya ve Papa basta omak üzere Italya yarimadasindaki devletlerin tamaminin Osmanlilar aleyhine meydana getirdikleri ittifak, l559'daki Cerbe muharebesini dogurmustur.7. Cerbe Muharebesi Preveze'den l3 yil gibi kisa bir müddet sonra Trablusgarb'i zapteden Osmanlilar, Orta Akdaniz havzasina kesin olarak yerlesmislerdi. Kanunî Sultan Süleyman'in, Kuzey Afrika sahillerini takib ederek Cebelitarik'a kadar tirmanmasi ve dolayisiyle Türk hâkimiyetinin Bati Akdeniz'de de hissedilmeye baslanmasi, bu defa da babasindan Akdeniz siyasetini devr amis olan Ispanya Krali II. Philippe ( l556 - l598 )'i harekete geçirmisti. Fakat Türkleri Bati Akdeniz kiyilarindan uzaklastirmak gayesini güden bu tesebbüs, Ispanyol ve müttefiklerinin l560'da Cerbe'de agir bir yenilgiye ugramalari ile sonuçlanmisti. Fernand Braudel'in deyimi ile Ispanyol askerleri Türkler karsisinda "boylarinin ölçüsünü" almislar ve Akdeniz'de "Türk deniz üstünlügü" kurulmustu.
Biraz önce ifade edildigi gibi, Trablugarb'in alinmasi ile Osmanlilar Dogu Akdeniz'den sonra Orta Akdeniz'e de kesin olarak yerlesmislerdi. Trablusgarb'in, Osmanli idaresine geçmesi ve hâkimiyet mücadelesinin Bati Akdeniz'e kaymasi, Malta'daki Saint Jean sövalyelerini oldukça rahatsiz ediyordu. Zira burasi onlar için stratejik ve ekonomik degeri hâiz önemli bir mevki idi. Bundan baska yavas yavas siranin kendilerine geleceginden de korkuyorlardi. Bu sövalyelerin gayretleri ve babasinin siyasetini sürdürmek isteyen Ispanya Krali II. Philippe ile Papa'nin tesvikleri sonucu Ispanya, Papalik, Cenova, Floransa, Sicilya, Malta, Napoli ve Monaco gibi Akdeniz'deki Hiristiyan devletler, bir ittifak kurmuslardi. Basi sikistikça Osmanlilar'dan yardim isteyen Fransizlar ve Osmanlilar ile bir baris antlasmasi imzalamis bulunan Venedikliler, fiilen bu ittifaka girmemekle birlikte, gizlice müttefikleri desteklemeye devam ediyorlardi.
Akdeniz'deki Hiristiyanlar tarafindan meydana getirilen bu ittifakin duyulmasi üzerine Piyale Pasa Istanbul'a çagrilir. Hazirliklarini tamamlayan Piyale Pasa, 20 parça gemi ile baslangiçta müttefik donanmayi Malta istikametinde aradiysa da onlarin Cerbe sularinda oldugunu ögrenince Turgud Reis kuvvetleriyle birlesmek üzere buraya gelir. Bu arada 200 gemiden mütesekkil müttefik donanmasi, 2 Mart l560'da Cerbe'ye asker çikarmisti. Bu esnada Trabusgarp'ta bulunan Turgud Reis adina adayi idare eden yerli bir seyh, adayi müttefik donanmaya teslim eder.
l3 Mayis l560'da Cerbe önlerine gelen Osmanli donanmasini gören düsman, bir hayli telaslanir. Bununla beraber Cerbe adasindan 7 - 8 mil uzakta bulunan birlesik düsman donanmasi ile Osmanli donanmasi arasinda l6 Mayis l560'da büyük bir deniz savasi meydana gelir. Bizzat Piyale Pasa'nin bildirdigine göre 3 gün 3 gece devam eden savas sonunda düsmanin 20 kadirgasi alinmis, bunlardan biri yakilmis, 26 gemisi ele geçirilmis, bir kismi da kaçip kurtulmustu. Osmanli donanmasinin top atesine baslamasi üzerine heyecanlanan Giovanni Doria, gemilerine demir aldirtarak derhal denize açilir. Denize açilan müttefik donanmasi, Osmanli gemilerince bir hayli yipratilir. Bu hengamede genç amiral Giovanni Doria, karaya sürünmekle birlikte canini kurtararak Sicilya'ya dogru kaçabildi. 60 kadar gemisini kaybeden müttefik donanma müthis bir bozguna ugramisti. Bu bozgun haberi Ispanya ve Italya'da derin bir teessüre yol açti.
Genç Doria'nin kaçmasi üzerine Don Alvaro, saglam surlari bulunan Cerbe kalesine siginmak zorunda kalir. Bu deniz zaferinden sonra Osmanli kuvvetleri kaleyi kusatirlar. Turgud Reis'in de katildigi ve Trablus Eyâleti'nin, Trablus, Kayrevan, Sfeks gibi sehirlerin piyade ve süvari kuvvetlerini de beraberinde getirerek yaptigi kusatma 80 gün sürer. Böylece üç aya yakin bir kusatmanin sonunda 3l Temmuz l560'da Don Alvaro bir gemiye atlayarak kaçmak istediyse de Turgud Reis tarafindan takib edilir. Kurtulus imkâni bulamayan Don Alvaro, esir olarak teslim alinir. Büyük bir zaferle sonuçlanan bu savas, müttefiklere 20.000 kadar ölü ve 5000 kadar da esire mal olur. Bu zafer sonunda ada Turgud Reis'e verilir. Piyale Pasa ise Trablus'a ugradiktan sonra tekrar Istanbul'a döner.
Türk denizcilik tarihinin sanli muharebelerinden biri olan Cerbe Zaferi, Akdeniz'deki Osmanli hâkimiyetini perçinleyip kuvvetlendirmistir. Filhakika, XVI. asirda Osmanli donanmasinin kazandigi büyük ve kesin zaferlerin basinda gelen Cerbe Savasi, Osmanlilarin, Bati Akdeniz'den çikarilamayacagini isbatlamis görünmektedir. Bunun içindir ki II. Philippe, ugradigi yenilginin intikamini almak yerine, aradaki anlasmazligi ortadan kaldirmak ve barisa kavusabilmek için Istanbul'a elçiler göndermeyi tercih edecektir.
Cerbe'de gâlib gelen Osmanli donanmasi, Avusturya elçisi Busbecq'in müsahedelerine dayanarak belirttigi gibi esirler, ganimetler ve yedeginde düsmandan zaptolunan gemilerle Piyâle ve Turgut Pasalarin emrinde Dersaâdet (Istanbul)'e gelmis ve burada merasimle karsilanmisti. Ilk Osmanli kadirgasi, Salîb ( Haçli ) donanmasinin, Hz. Isa'nin çarmiha gerilmis tasvirini tasiyan büyük bayragini denizde sürüyerek ilerliyor ve bunlari diger Hiristiyan bayraklarini ayni tarzda sürükleyen gemiler takip ediyordu. Düsmandan zaptolunan kadirgalarin direk ve küpesteleri alinarak basit birer tekne haline sokulduklarindan Türk gemilerinin yaninda küçük ve adi seyler gibi görünüyorlardi. Kaptan Pasa gemisinin arkasinda esir alinan düsman komutanlari ve asilzâdeleri görünüyordu. Toplarini atesleyerek alay köskündeki Pâdisah'i selâmlayan donanma-yi hümâyûnun hasmeti ve kazanilan zaferin büyüklügü, Sultan'in üzerinde en ufak bir gurur isareti dogurmamisti. Bu duruma hayret eden Avusturya elçisi Busbecq, Kanunî'nin vezirlere " Iste insan bunlari görüp te tekebbüre kapilmamali, her seyin Cenâb-i Hakk'in inâyetiyle oldugunu fikredip , Allah'a sükürler etmelidir" dedigini nakleder. Yine Busbecq, Kanunî'yi dinî vazifelerini ifâya ve câmiye namaza giderken gördügünü, hâlinde ayni husû ve hüzün isâretini müsahede ettigini yazmaktadir. Bu ifadeler, Kanunî'nin, ne derece yüksek bir Islâmî ve manevî olgunluga sâhip oldugunu göstermektedir. Gerçekten bu hal, degil hükümdarlarda velilerde de çok az rastlanilan manevî bir kemâl tezahürüdür.8. Malta KusatmasiOsmanlilarin zaferi ile sonuçlanan ve onlarin Bati Akdeniz'den çikarilamayacagini bir kere daha ortaya koyan Cerbe muharebesinden sonra dikkatler Malta'ya çevrilir. Zira Misir, Trablusgarb, Cezayir ve diger bazi mühim yerlerin idare ve emniyeti, Malta'nin Osmanli idaresinde bulunmasini gerektiriyordu. Daha önce temas edildigi gibi Rodos Adasi'nin Osmanlilar tarafindan fethini (l522) muteakip Malta Adasi, Sarlken tarafindan buradan çikarilan Saint Jean sövalyelerine verilmisti. Ada, kisa bir zaman içinde sövalyeler tarafindan pek mustahkem bir hale getirilmisti. Cezayir yolu üzerinde bulunan adadaki sövalyeler, korsanlik faaliyetlerini sürdürüyor, Türk ticaret gemilerini vurmak suretiyle Osmanli ticaretine zarar veriyor ve nihayet Osmanliar aleyhine olan savaslara (Preveze ve Cerbe gibi) istirak ediyorlardi. Ayrica Hiristiyan korsan gemileri de burada kendileri için çok güvenli bir siginak buluyorlardi. Iste bütün bu sebepler gözönüne alindigi zaman Osmanlilar bakimindan Malta'nin fethi kaçinilmaz bir gereklilik olarak ortaya çikiyordu. Ispanyollar ise Malta'nin fethinin sonunda Osmanli donanmasinin Sicilya, Napoli ve havalisine gelecegini bildiklerinden, Malta'nin savunmasina büyük bir önem veriyorlardi. Bütün bu diplomatik ve stratejik düsüncelere ragmen Osmanlilar, Malta seferi konusunda pek istekli görünmüyor veya en azindan acele etmiyorlardi. Fakat bu siralarda saray için alinan esyayi getiren bir Türk gemisinin Zanta ve Kefalonya adalari arasinda 7 (yedi) Malta korsan gemisi tarafindan zaptedilmesi, adanin, Osmanlilar tarafindan zapti hakkindaki tasavvur ve düsünceyi meydana çikardi.
Yillardan beri "ahali-i Islâm-i nüsret encâma zarar ve hasaretten hâli olmayan" Malta sövalyelerine ait "kila' ve buka'in kal' ve kam'ina" karar verilince yani Malta'ya sefer karari alininca, büyük bir hazirliga girisilir. Haliç, Gelibolu ve Sinop tersanelerinde yeni gemiler insa ve mevcudlar tamir edilip kalafatlanirken, bazi gönüllü reisler için Rodos'ta l8 oturakli kalitalar yaptirilmasi yoluna da gidilir.
Malta üzerine gönderilecek kuvvetlere Besinci Vezir Kizilahmedlü Mustafa Pasa serdar tayin edilerek seferin bütün selâhiyeti kendisine verilmisti. Donanma ise Cerbe gâlibi Cezayir Beylerbeyi Kaptan-i derya Piyâle Pasa'nin emrine verilmisti. Ayrica Beylerbeyi Turgud Pasa (Reis)'ya da emirler gönderilerek Piyâle Pasa'ya yardimda bulunmasi istenmisti. Mühimme Defterlerindeki kayitlardan anlasildigina göre bu konuda Turgud Reis'e biri 25 Rebiülevvel 972 (3l Ekim l564), digeri de bundan dört gün sonra 29 Rebiülevvel 972 (4 Kasim l564)'de gönderilmistir.
Osmanli donanmasi, 29 Mart l565'te 300'e yakin irili ufakli gemi ve 40-50 bin kisiden mütesekkil muazzam bir ordu ile Malta'ya hareket eder. l9 Mayis'ta adaya varilarak karaya asker çikartilir. Kanunî'nin emir ve tavsiyelerine ragmen çok tecrübeli bir denizci olan Turgud Reis gelmeden kusatmaya baslanarak yanlis mevkilere hücuma geçilir. Bununla beraber Turgud Reis'in aldigi önlemlerle bu hatalar düzeltilir. Ancak Turgud Reis, hücum yapildigi sirada (l8 Haziran) Sant Elmo burçlari önünde, atilan bir top güllesinin çarptigi kayadan firlayan bir tasin basina isabet etmesiyle yaralanir. Dört gün ve gece kendini bilmeden (koma hali) yatar. Burçlarin feth edildigi besinci günü (23 Haziran) vefat eder. Cesedi bes parça kadirgasiyle Trablus'a gönderilip orada yaptirdigi câmi ve medresesinin yanindaki türbesine defnedilir.
Saint Helen kalesi on yedi günde (24 Haziran l565) alinmakla beraber asil maksat olan Malta muhasara edilir. Bundan sonra siddetlenen çarpismalar, Osmanli ordusunda büyük zayiatlara yol açar. Sicilya genel valisinin Ispanya, Fransa ve Papa'nin destegiyle 72 kadirga ve on bin askerle yardima gelmesi ve deniz mevsiminin geçmekte oldugunun görülmesi üzerine kalenin alinamayacagi anlasilarak kusatmaya son verilir. Serdar Mustafa Pasa, Turgut gibi büyük bir denizci ile takriben 20.000 askerin sehâdetine mal olan bu kusatmayi kaldirarak ll Eylül'de asker ve malzemeyi gemilere yükleyerek denize açilir. Bu muvaffakiyetsizlik üzerine Malta seferi için Serdar tayin edilen Mustafa Pasa vezirlikten azl olunur.
Fethi için büyük hazirliklar yapilan ve maalesef büyük zayiatlara sebebiyet veren bu kusatmanin kaldirilmasina, kalenin hem müstahkem bir mevkide bulunmasi, hem de saglam surlarla çevrili olmasinin yaninda ada, geregi gibi abluka altina alinamiyordu. Bu da kaleyi müdafaa edenlere disardan devamli yardimlarin gelmesine sebep oluyordu. Bu arada kusatma planinda yapilan büyük hatalar, kusatmanin uzamasindan dolayi donanmanin maruz kaldigi erzak ve malzeme sikintisi ile orduda hastaligin bas göstermesi gibi durumlar, adanin fethine imkân vermemisti.
Kanunî Sultan Süleyman, bu basarisizligi hazmedemeyecek ve yeni bir seferin açilmasi için hazirliklara baslanmasini emredecektir. Ancak Avrupa'ya yeni bir kara harekâtinin yapilma mecburiyeti, bu seferi ikinci plana itmistir. Bununla beraber Kanunî, son seferi olan Sigetvar'a çikmadan önce donanmaya denize açilma emrini vermisti. Bu sefer sonunda Sakiz Adasi bütünüyle Osmanli hâkimiyetine geçecektir.9. Sakiz Adasi'nin Alinmasi Donanma, Kanunî'nin emri üzerine harekete geçip denize açilmisti. Gerçi Sakiz Adasi, daha Fâtih Sultan Mehmed zamaninda vergiye baglanmisti. Ancak bura sakinleri, firsat buldukça Osmanlilarin askerî harekâtlari ile donanmanin durumu hakkinda disariya bilgi sizdirmaktan geri kalmiyorlardi. Zaman zaman da vergilerini aksatiyorlardi. Bundan baska Malta kusatmasi sirasinda da bazi Sakizlilar, Osmanlilar'a karsi savasmislardi. Öte yandan, tamamen Osmanli hâkimiyetindeki Ege Denizi'nde böyle bir adanin bulunmasi, Osmanli menfaatlerine zarar verebilirdi. Kâtib Çelebi'nin ifadesiyle Kanunî, bütün bu durum ve sebepleri su sözlerle ifade ediyordu:
"Misir diyarina giden hacilarin yol üzerinde kiyiya yakin Sakiz Adasi hisarinda oturan kâfirler görünüste haraca bagli iseler de savasçi kâfirlerle iyi dostluk üzere olup her daim devlet kapisinda olan isleri yazip bildirmektedirler. Ve donanma-yi humâyûn gemileri çiktikça kaç gemidir ve ne yana gidecektir hep bildirip ufak Islâm gemilerine zarar eristirmekten geri durmadiklarini biliyorum. Ne yoldan olursa bu adayi tutup almaya dürisesin. diye buyurmuslardi." Bunun üzerine 973 baharinda ( Mart - Nisan 1566 ) Kaptan Piyâle Pasa 70 parça kadirga ile denize açilip, adanin karsisindaki Çesme'ye gelir. Donanmanin Çesme'ye geldigini gören Sakizlilar, bazi hediye ve armaganlarla Kaptan Pasa'ya geldilerse de bu, kalenin zaptina mani olamadi. Zira Pâdisah'in bu konudaki emri kesindi. Bu sebeple 24 Ramazan 973 (14 Nisan 1566 )'da Sakiz'a gelen Piyâle Pasa, kan dökmeden adayi zapt edip onu bütünüyle Osmanli hâkimiyetine alir. Buraya muhafizlar koyan Piyâle Pasa, büyük kiliseyi de câmi haline getirmisti. Böylece Ceneviz, Ege'deki son kolonisini de kaybetmis oluyordu. Türklerin adayi ele geçirmesi, Katolik Cenevizlilerin tazyiklerinden sikâyetçi olan yerli Rumlar tarafindan sevinçle karsilanmisti. Böylece Sakiz Adasi da diger komsu adalar gibi Osmanli hâimiyetinin sagladigi müsamaha havasindan faydalanmistir.
Sakiz Adasi'nin artik bütünüyle Osmanli hâkimiyetine girdigi haberini alan Kanunî, "eyü tedarük olunmus" diyerek memnuniyetini izhar etmisti. Piyâle Pasa'ya gönderilen hükümde ise, Sakiz'in bir sancak halinde Kaptanpasa eyâletine ilhaki uygun görülmüs ve buranin sancakbeyligi Kirsehir Beyi Gazanfer Bey'e 50.000 akça terakki ile tevcih olunmustu. Ayrica Sakiz'in tahriri yapilarak buranin gelirleri ile nüfusu tesbit edilmisti. Bu esnada Sakiz'in ileri gelenleri Istanbul'a gönderilmisti.
HIND OKYANUSU SULARI
Bilindigi gibi Kanunî dönemindeki deniz harekâti, sadece Akdeniz'le sinirli kalmamis, ayni zamanda Hint Okyanusu ve kollarinda da devam etmistir. Bu dönemde, Isâm dünyasinin mümessili olarak bir cihan devleti haline gelmis bulunan Osmanli Devleti'nin, o günün ulasim ve teknik imkânlarina göre çok uzak olan bu sularda bulunmasinin bazi önemli sebepleri vardi. Bunun için burada hem bu sebepleri, hem gelismeleri, hem de bu seferlerin sonuçlarini gözler önüne sermeye çalisacagiz. Böylece Osmanlilarin o kadar uzak olan bölgelere niçin ve hangi gâye ile gittiklerini daha iyi kavramis olacagiz.
XV. asrin meshur denizcileri olarak bilinen Ispanyol ve Portekiz gibi iki Hiristiyan devletin, dayanikli gemiler insa ettikleri ve cografî kesiflerde önemli adimlar attiklari bilinmektedir. Bu kesifler, Osmanli Deveti'ni yakindan ilgilendiriyordu. Gerçekten, Portekiz'in Hind Okyanusu'na açilmasi bir tesadüf eseri olmayip, Rahib John'un ülkelerini ve baharat memleketlerini kesfetmek gâyesiyle 7 Mayis l487'de bu bölgelere seyahata çikan Portekizli maceraperest Joâo Peres de Covilhâo'nun raporlarinin bir sonucudur. Bu bakimdan Portekizlier'in Hind denizine açilmalarini basit tesadüflere baglamamiz mümkün degildir. Onlarin bu hareketleri, Müslümanlara karsi "Haçli Ruhu", Afrika'daki "Guinea" altinina erisme ve Dogu'da Hiristiyanligi temsil eden efsanevî Joâo Peres de Covilhâo ile Dogu'daki baharatin menseini bulma gibi sebeplere dayaniyordu. Bu dönemde Hindistan sularina gelen Portekizliler, Gao'yu ele geçirerek Kizildeniz'de faaliyete geçtikleri gibi Mekke'nin limani durumundaki Cidde'yi de tehdid etmeye baslamislardi. Bu esnada onlar, Dogu mallarinin Akdeniz'e ulasma merkezlerine hâkim olmuslardi. Hatta, ticaret gelirlerinin azalmasi yüzünden Memlûk Devleti ile Portkizliler arasinda mücadeleler baslamisti. Bu mücadelede esnasinda Memlûk Deveti'nin, Osmanlilar'dan yardim talebinde bulundugu ve Sultan II. Bâyezid'in yardim için buraya Selman Reis'i gönderdigine daha önce temas edilmisti.
Memlûk Devleti'nin merkezi durumundaki Misir'in, Osmanli hâkimiyetine girmesi üzerine Portekizliler ile Osmanliar, bu uzak denizlerde karsi karsiya gemis oluyorlardi. Osmanlilarin hedefi, hem Cidde'yi Portekiz tehdidinden kurtarmak hem de neredeyse tamamen kapanma durumuna gelen klasik baharat yolunu yeniden eski durumuna getirmekti. Bu hedefe ulasabilmek için de Portekiz nüfuzunun kirilmasi gerekiyordu. Bu da ancak Süveys'te güçlü bir donanmanin kurulmasi ile mümkündü. Iste bunun içindir ki, Ahmed Pasa'nin isyani üzerine Misir'a gelen Ibrahim Pasa, Süveys limani merkez olmak üzere l525'te bir Misir kapudanligi kurmustu. Daha önce Yemen'e gidip burada Osmanli hâkimiyetinin yerlesmesinde mühim bir rol oynamis bulunan Selman Reis, Misir'a gelen Ibrahim Pasa'ya, Yemen'in ahvali hakkinda tafsilatli bilgiler verir. Bundan sonra l525'te Süveys'te yeni Cidde Beyi Hüseyin er-Rumî ( = Anadolu'lu ) tarafindan hazirlanan 20 kadirgadan ibaret bir Türk filosuyla Yemen ve Aden taraflarina gider. Ayni zamanda iyi bir gözlemci olan Selman Reis, l0 Saban 93l (l0 Haziran l525) de Kizildeniz'deki limanlar ile Portekizlilerin Hindistan'da sahip olduklari kalelerin, -Sumatra ve Malaka dahil- bütün bu bölgenin ticarî durumunu belirten bir layiha da kaleme alir. l. Hadim Süleyman Pasa'nin Hind Seferi Peçevî (Peçuylu) tarihinde buunan bir kayda göre Süleyman Pasa, Misir'daki ilk valiligi esnasinda Yemen ve Aden'e sefer yapmayi tasarliyor ve bunun için hükümeti iknaya çalisiyordu. 937 ( l530 )'de kendisine bu müsaade verilerek malzemesi, Misir haricinden getirilmek suretiyle Süveys'te 80 kitalik bir donanma hazirlanir. Fakat Bagdad seferi sirasinda baska göreve tayin edilerek yerine Hüseyin Pasa getirildiginden sefer akamete ugrayip basarisiz olur.
Gerçi Ibrahim Pasa, Portekizlilerin faaliyetlerine engel olmak için daha önce Yemen ve Hind denizlerine kuvvet gönderme karari alarak Selman Reis'in idaresine verdigi l9 gemilik bir Osmanli filosunu Hind denizine göndermisti ki bu, Osmanlilarin ilk fiili Hind seferi oluyordu.
Kanunî'nin, Irakayn seferinden sonra ikinci defa Misir valiligine getirilen Süleyman Pasa, Kizildeniz ve Hind ticareti ile yakindan ilgilenmekte idi. Bu esnada Hindistan'da bulunan Gücerat ve Kalküta gibi Müslüman hükümetler, Portekizliler'e karsi Osmanlilar'dan yardim istemislerdi. Bunun üzerine Hind denizinde rol oynamaya namzed bulunan Osmanlilar, bu talebi bir vesile saydilar. Bunun içindir ki, Hadim Süleyman Pasa ikinci sefer Misir valisi olunca, Süveys tersanesinde Cenovali deniz insaiye mühendisleri nezaretinde insa edilmis olan 74 gemiden ibaret bulunan donanma, Gücerat üzerine hareket etmek üzere 22 Haziran l538'de Kizildeniz'e açilir. Önemli bir ticaret merkezi oldugu kadar stratejik konumu itibariyle de mühim bir sehir olan Aden, 27 Temmuz'da ele geçirilip Osmanli hâkimiyetine idhal edilir.
Aden'den hareket eden ve Akdeniz sartlarina göre hazirlanmis yelkenli gemilerden ziyade kürekli "galley"'lere dayanan Osmanli donanmasi, l9 günlük bir yolculuktan sonra Hindistan sahillerine varir. Gokala ve Kat kalelerine hücum edilerek buralar kolayca zaptedilir. Portekizlilerin bu kitadaki en büyük ve müstahkem kalelerinden biri olan Diu (Dev) kalesi önüne gelinerek karaya asker ve toplar çikarilarak kale muhasara edilir. Bu esnada Süleyman Pasa, yerlilerin kendisini destekleyecegini ümid ediyor ve kaleyi onlarin da yardimiyla kolayca zaptedebilecegini düsünüyordu. Halbuki hükümdar Bahadir'in halefi olan Gücerat'in yeni hâkimi Mahmud Sah, böyle düsünmedigi gibi Osmanlilara karsi samimi hisler de beslememekteydi. Bununla beraber karadan ve denizden sikistirilan Diu, toplarla dövülmeye baslanir. Diu'yu savunanlar iç kaleye siginmak zorunda kalirlar. Tam bu sirada Süleyman Pasa, gerekli yardimi görmedigi ve Portekiz donanmasinin gelmekte oldugu haberini alinca kusatmayi kaldirir. Bunda Mahmud Sah'in da büyük rolü olmustu. Bu arada geri dönen Süleyman Pasa, Yemen taraflarinin asayisi ile mesgul olur.
Misir'in ilhaki üzerine Osmanli hâkimiyetini kabul eden Zebid hâkimi Barsbay'in ölümünden sonra yerine geçen Iskender Bey ve onu öldüren Nâhuda Ahmed, Osmanli hâkimiyetini tanimamislardi. Hadim Süleyman Pasa, Muha önlerine gelir gemez Nâhuda Ahmed'i yanina çagirir. Fakat o, yapilan bu dâveti bazi bahaneler ileri sürerek nazikçe reddeder ve " Biz bu memleketi kilicimizla feth ettik. Elimizden almak isteyen varsa gelsin kilici ile alsin" der. Bununla beraber Süleyman Pasa'nin Nâhuda Ahmed'e göndermis oldugu kethüdasi Süeyman Aga, onunla bir anlasma yapar. Buna göre Nâhuda Ahmed her yil l.000.000 akça vergi vermek sartiyla Zebid Beyligi'nde kalacaktir. Böylece Hadim Süleyman Pasa'nin direktifi geregince Nâhuda'yi güzellike Osmani hâkimiyeti altina sokan Süleyman Aga, ona hil'at, sancak ve berat vererek geri dönüp Muha'ya gelir. Fakat çok geçmeden Nâhuda Ahmed, Süleyman Pasa kuvvetlerinin Yemen'den ayrilir arilmaz anlasmayi bozacagini söyler. O, bununla da kalmayacak Aden kalesini bile alacagini söyleyecektir. Bunu haber alan Süleyman Pasa, donanma ile Kamaran adasina gelip Salif iskelesine asker çikarir. Bu esnada Nâhuda Ahmed, Türk, Arab ve Habeslilerden meydana gelen ordusunu Süleyman Pasa üzerine sevk ettiyse de bir sey yapamayarak Zebid'e çekilir. Hadim Süleyman Pasa 5 Sevval 945 (24 Subat l539)'da müsait sartlar altinda kolayca Zebid'e girer. Nâhuda'yi Divan-i Âlî'de muhakeme ettikten sonra idam ettirir. Böylece l9 Sevval 945 (6 Mart l539) Cuma günü Pâdisah adina hutbe okutturarak Zebid vilayetini ve bütün mülhakatini Osmanli topraklarina kattigini ilan eder.
Osmanli donanmasinin kudretini göstermesi bakimindan bu ilk Hind seferi, Portekizliler'e büyük bir korku salmisti. Hadim Süleyman Pasa, Özdemir Bey'i Habesistan'a göndermis, böylece buraya (Habesistan) ait olan kisim hariç, Bâbu'l-mendeb'e kadar olan denizin iki tarafina hâkim olunarak, Dogu ticareti için Portekizliler'le yeni bir mücadele sahasi açilmis oluyordu. 2. Habesistan Seferi Osmanlilar, Aden ve Zebid'in zaptindan sonra Yemen'deki hâkimiyet sahalarini genisletmeye çalisirlar. 952 senesinin Zilkade ( Ocak l546) ayi ortalarinda Mustafa Nessar Pasa'nin yerine Yemen'e tayin olunan Üveys Pasa, Zeydiyye ailesi arasindaki ihtilaftan istifade ile Taiz'i zapteder. Sehrin muhafazasi için adamlarindan birini burada birakip kuvvetleriyle San'a üzerine yürür. Bu esnada yolu üzerinde bulunan kale, iskele ve geçitleri de ele geçirir. Bu basarili harekât esnasinda Mutahhar'dan da yardim görür. Böylece bölgeyi kontrolü, halki da hâkimiyeti altina alir. Ancak yerliler bu disiplinden sikilirlar. Bu yüzden ondan kurtulmayi düsünürler. Pehlivan Hasan adindaki levendin tahrikleriyle ve ulûfelerini istemek bahanesiyle meydana gelen isyan esnasinda, San'ay'i almaya giden Pasa, Habban vadisinde konakladigi ve gece yatip uykuya daldigi zaman katledilir. Bu olaydan sonra Üveys Pasa'nin yerine tayin edilen Ferhad Pasa, Aden ve çevresindeki isyanlari bastirip sükûneti tesis edecektir. Bu arada Yemen'e gelen Özdemir Pasa da l547'de San'a'yi ele geçirerek Ferhad Pasa'nin yerine Yemen Beylerbeyi olur. Özdemir Pasa, Yemen'de önemli isler basarmis, Üveys Pasa'nin katillerini bulup cezalandirmistir. l554 yilinda azledilince Istanbul'a gelen Pasa, Pâdisah ile görüstükten sonra Habesistan'a gönderilmistir.
Misir'a gelir gelmez asker toplayan Özdemir Pasa, l555'te harekete geçerek Nil nehrinden güneye dogru ilerler. Bu hareketinde o, Said bölgesindeki Sallal mevkiine kadar gelir. Bu arada tekrar Istanbul'a dönerek Habes beylerbeyligi'nin kurulmasini saglar. Bunun üzerine Resmen Habes Beylerbeyi olan Özdemir Pasa, Misir'da toplanan kuvvetlerle önce Sevakin'e oradan da Massava'ya hareket eder. Burasi l557 yilinda alinmis, bunu takiben Habes Kralligi'nin önemli limanlarindan biri olan Arkiko da ele geçirilmistir. Bundan sonra iç kesimlerde önemli bir merkez olan Tigre l558'de zaptedilmistir. Debrava adli mevkii üs yapan Özdemir Pasa, l560 yilinda burada vefat eder. Böylece, Özdemir Pasa'nin çabalari sonucunda bugünkü Eritre ile Habesistan'in kuzeybati bölgesi Osmanli hâkimiyetine girmis oluyordu.>3. Umman Denizi'nde Osmanli - Portekiz Mücadelesi ve Pîrî Reis Hadim Süleyman Pasa'nin Hind seferinden sonra Portekizlilerle olan mücadele devam etmisti. Bu arada, Haci Mehmed adinda birinin oglu olan Pîrî Reis, Kemal Reis'in yegenidir. Denizcilige nasil basladigi kesin ve tam olarak bilinemeyen Pîrî Reis, l547 yilinda Hind kaptanligina getirilir. Pîrî Reis, amcasi (veya dayisi) Kemal Reis'in vefatini muteakip bir müddet Barbaros'un yaninda bulunduktan sonra, Ibrahim Pasa ile birlikte Misir'a gider. Kaptanliga getirildigi sirada yasi bir hayli ilerlemisti. Bu siralarda Portekizliler Cidde'yi isgal etmek istedilerse de buna muvaffak olamazlar. Bununla beraber Aden'i ele geçirip Kizildeniz'in çikisini kontrol altinda bulundurmak istiyorlardi. Fakat Pîrî Reis komutasindaki Osmanli donanmasi 3 Subat l549'da Aden'i tekrar geri alacaktir. Gerçi Portekizliler, Yemen'deki Osmanli tahkimatindan ve Basra ile Lahsa bölgelerinin Osmanli hâkimiyetine girmesinden de endise ediyorlardi. Keza onlar, Basra körfezine giris ve çikisi kontrol eden Hürmüz'ün de Osmanli idaresine girmesinden korkuyorlardi. Bu arada Katif'in Osmanli idaresine geçmesi,Portekizliler'i harekete geçirir. Bunun üzerine l550'de Katif'i sikistirip aldilarsa da Basra üzerine tertipledikeri sefer tam bir hezimetle sonuçlanir.
l552 senesi Nisan'inda 24 kadirga (veya 30 kadirga ), 4 kalyon (barça) ve 850 askerden mütesekkil donanma ile Süveys'ten hareket eden Pîrî Reis, önce Cidde'ye ve Babu'l-mendeb'ten Aden'e, oradan da Maskat limanina gelir. O esnada Portekizlilerin elinde bulunan Maskat, alti günlük bir kusatma sonucunda ele geçirilir. Maskat'in alinmasindan sonra l9 Eylül l552'de Hürmüz kalesi kusatilir. Bununla beraber, Portekiz Genel Valisi'nin büyük bir donanma ile geldigini ögrenen Pîrî Reis, muhasarayi kaldirip Basra körfezine çekilir. Portekiz donanmasi, Basra körfezinin agzini kapatarak onun çikmasina engel olmaya çalisir. Pîrî Reis, elindeki askerlerin dagilmasi üzerine emrindeki üç gemi ile Portekiz ablukasini yarmaya çalisir. Bu yarma hareketini basarili bir sekilde gerçeklestiren Pîrî Reis, iki gemi ile Misir'a ulasir. Ancak aralarinda anlasmazlik bulunan Basra Beylerbeyi Kubad Pasa'nin, onun hakkinda çikan söylentileri Istanbul'a bildirmesi üzerine basarisizligi bahane edilerek Kahire'de idam edilir. Bazi kaynaklar onun ölüm tarihini 962 (l554 - l555) yili olarak kabul ederlerse de, bu tarihin 960 (l552 - l553) olmasi daha büyük bir ihtimaldir. Ölümünden sonra Pîrî Reis'in pek çok serveti çikmisti. Bütün serveti devlet hazinesi adina alinmisti. Onun ölümünden sonra Hürmüz'den bir hey'et, Istanbul (veya Misir)'a gelerek, Pîrî Reis'in bura halkina eziyet edip mal ve servetlerini müsadere ettigini, bu yüzden onun malini almalari gerektigini ileri sürmüs ise de hey'etin bu iddialari kabul edilmemistir.
Pîrî Reis, büyük bir deniz komutani oldugu kadar, devrinin mühim haritacisi ve denizci müelliflerinden biridir. Açik fikirli ve ögrenme arzusuna sahip bir kimse oldugundan, daha ilk dönemlerinden itibaren gördüklerini kaydetmis, deniz haritaciligi ve cografyasina dair eline geçen eser ve haritalardan da istifade etmekten geri kalmamistir. Böylece topladigi bilgilerin önemli bir kismi ve bunlara dayanarak yazdigi eser (Kitab-i Bahriye) ile yaptigi haritalar, ilim tarihinde mühim bir yer isgal eder. 4. Seydi Ali Reis'in Hind Kaptanligi Mâcerali Hindistan seyahati ve deniz cografyasina ait eserleriyle söhret kazanmis bir Osmanli denizcisi olan Seydi Ali Reis, Galata'daki "Dâru sina-i Âmire" kethüdasi olan Hüseyin'in oglu olup XVI. asrin baslarinda dogmustur. Aslen Sinop'lu olan büyük babasi da Fâtih Sultan Mehmed zamaninda Galata tersanesi kethüdaligi yapmisti. Seydi Ali, bu aile meslegini devam ettirerek küçük yasta tersane hizmetine girmis, Rodos'un zaptindan (l522) baslayarak, donanmanin Akdeniz'deki bütün faaliyetlerine katildigi gibi, Barbaros Hayreddin'in maiyetinde savaslara da istirak etmisti.
Murad Reis'in kaptanligindan sonra Basra'da mahsur kalan Süveys donanmasini getirmek için kaptan olarak tayin edilen Seydi Ali Reis, 960 (l553)'da Haleb yolu ile Basra'ya gelir. Tecrübeli bir denizci olan Seydi Ali Reis, burada l5 gemiden mürekkeb donanmanin hazirlik ve ikmali ile mesgul olur. Portekiz donanmasinin durumunu arastirdiktan sonra 2 Temmuz l554'te Basra'dan hareket ederek Katif (Bahreyn)'e gelir. Donanma Basra'dan hareketinin kirkinci günü Umman sahillerinde yirmi bes veya yirmi sekiz mevcudlu bir Portekiz donanmasi ile karsilasir. Meydana gelen muharebede Portekizliler bir gemilerini kaybederler. Bunun üzerine gecenin karanligindan istifade ile kaçan Portekiz donanmasi Hürmüz'e çekilir.
Yoluna devam eden Türk donanmasi, Maskat limanina yaklastigi sirada otuz iki (veya otuz dört) gemiden mürekkeb baska bir Portekiz filosu ile karsilasir. Iki taraf arasinda meydana gelen siddetli çarpismalara ragmen kesin bir sonuç alinamaz. Iki ordu savastan sonra birbirlerinden ayrilirlar. Bu esnada Seydi Ali Reis'in donanmasi firtina yüzünden rotasindan çikarak Iran ve Belücistan sahillerine dogru sürüklenir. Firtina yüzünden sürüklenen donanma, Müslüman bir levend gemisinin kilavuzlugunda Güvader limanina gelir. Buranin hükümdari olan Celâleddin b. Dinar bunlara ikramda bulunup ihtiyaçlarini karsilar. Kendilerine çeki düzen veren Seydi Ali Reis'in donanmasi batiya dogru hareket etmek üzere buradan ayrilir. Bu sefer de kuvvetli bir firtina çikarak donanmayi Hindistan sahillerine dogru sürükler. Günlerce deniz üzerindeki tehlikelerden sonra Diyu, Gücerat ve Surat taraflarina gelinir. Donanmada artik harb edecek kudret kalmamisti. Seydi Ali Reis, karaya çikip harp gemileri ile techizatindan kalmis olanlari ve birkaç topu Surat limaninda Gücerat Sultani'nin valisi bulunan Receb Han'a biraktiktan sonra arzu eden askerleri de onun hizmetine vererek kendisi elli kadar arkadasiyla Istanbul'a gelmek üzere karadan yola çikar. Sind, Hind, Zabulistan, Bedahsan, Maveraünnehr, Harezm, Horasan ve Iran'dan geçerek Anadolu üzerinden üç senede Istanbul'a ulasir. O sirada Pâdisah'in Edirne'de bulunmasindan dolayi oraya giderek Kanunî'nin katina çikan Seydi Ali Reis, Kanunî ile Rüstem Pasa'nin iltifat ve ihsanlarina mazhar olur. Seksen akça yevmiye ile hünkâr müteferrikasi oldugu gibi arkadaslarina da ikramlarda bulunulur. O, bu seyahattan bahs ile kaleme aldigi "Mir'atu'l-Memâlik "isimli eserini Kanunî Sultan Süleyman'a takdim eder.
Bir denizci olarak hakli bir söhret kazanmis olan Seydi Ali Reis, telif ettigi eserlerle de bir ilim adami oldugunu göstermistir. Nitekim, gemilerin sevk ve idaresi, deniz cografyasi ve astronomiye dair olan eserleri kendisine bu sahada hakli bir söhret kazandirmislardir.
Görüldügü gibi Seydi Ali Reis de donanmayi geri getirememis, bir taraftan Portekizliler'le diger taraftan da Hind Okyanusu'nun firtinalariyla mücadele etmek zorunda kalmisti.
Seydi Ali Reis'ten sonra Süveys kaptanligi Kurdoglu Hizir Reis'e verilmisti. Bu siralarda Portekizliler, Hind denizindeki adalari ele geçiriyor ve özellikle dogudan gelecek telikelere karsi Hind Okyanusu'ndaki adalari zapt ediyorlardi. Bu adalardaki devletler içinde en güçlüsü Açe Islâm Devleti olup Sumatra adasiyle Malaka yarimadasinda hüküm sürüyordu. Açe hükümdari Sultan Alaeddin, Portekizliler'in, buralari almak istemeleri üzerine, o siralarda donanmalari Hind sularina kadar gelmis olan Osmanli Devleti'nden yardim istemek üzere 972 ( l565 )'de Istanbul'a elçi göndermisti.
Sultan Alaeddin, Osmanli hükümdarindan top, tüfek ve askerle kendisine yardim edilmesini diliyordu. Elçinin gelisi, Sultan Süleyman'in Sigetvar seferine ve ölümüne tesadüf etmisti. Elçilik heyeti iki sene kadar Istanbul'da kalir. Osmanli Devleti, bu Müslüman devletin müracaatini kabul edip Süveys'teki donanma ile yardima karar verir. Böylece yirmiden fazla gemi ile Süveys kaptani Kurdoglu Hizir Reis bu ise memur edilir. Istenilen malzeme ile gemi yapan ve top döken ustalar da gemilere bindirilerek denize açilmak üzere iken Yemen'de bir ayaklanma olur. Zeydî Mezhebi'nin imami Mutahhar isyan ederek San'a ile birlikte Yemen'in önemli bir bölümünü ele geçirdiginden Kurdoglu Hizir Bey, Yemen serdari Sinan Pasa'nin maiyetinde Yemen'deki isyani bastirmakla görevlendirildiginden Açe seferi geri kalmis olur. Bununla beraber Açe Devleti'ne gönderilmesi gereken harp levazimi ve gemi insa edip top dökebilen san'atkârlar iki gemi ile sevkedildiler. Bunlar, Açe Islâm Devleti'nin hizmetine girip orada yerlestiler.
Osmanlilarin, XVI asrin ikinci yarisinda bu uzak denizlerdeki faaliyetleri, Portekizlilerin bölgedeki hâkimiyetlerine karsi büyük bir engel teskil etmistir. Hatta bu faaliyetler sonucunda baharat ticaretinde bir canlanma oldugu gibi Kizildeniz ile limanlari, Portekiz hegemonyasindan da kurtulmuslardi. Bu da Osmanlilarin Kizildeniz ve Basra körfezinde önemli noktalara hâkim olmaya basadiklari l540 tarilerinden itibaren baslamisti. Basra ve Kizildeniz'e gelen sayisiz kervanlar, Akdeniz ticaretini canlandirmis, Haleb, Trablussam, Iskenderiye ile Kahire gibi liman ve sehirler gittikçe gelisme göstermislerdir. Portekiz baharat ticareti ise çok gerilemis, buna karsilik Osmanli gümrük gelirlerinde büyük artislar meydana gelmistir. Bu esnada Sumatra'daki Açe Sultanligi'ndan bol miktarda baharat Kizildeniz'e akmis, Portekizlilerin buna mani olmak için l554 - l559 yillarinda Kizildeniz'de faaliyet göstermeleri onlar açisindan önemli bir sonucun saglanmasina yetmemistir.
KANUNî'NIN SON DÖNEMLERI
Saltanat hususunda kendisi ile rekabet edecek kardesleri bulunmayan Kanunî Sultan Süleyman, hükümdarigini yarim asra yakin bir sürede zaferlerle süslemis, ordusunun basinda hem batiya hem de doguya seferlerde bulunmus ve son seferinde ordusunun komutani olarak muharebe sahasinda vefat etmistir. O, söhretini sadece seferleri ve bunlarin sonucu olarak kazandigi zaferleriyle degil, ayni zamanda tedvin ettirip vaz' ettirdigi kanunlarinin, devlet teskilâtini ve ordusunu zamanin ihtiyaçlarina göre tanzim etmesiyle de kazanmisti. Bu bölümde biz, onun son seferi, vefati ve sahsiyeti hakkinda kisaca bilgi vermeye çalisacagiz.l. Kanunî'nin Son Seferi ve Ölümü 970 (l562) Osmanli - Avusturya muahedesinden hemen sonra iki devlet arasindaki hudud boylarinda yeni karisikliklar çikar. Avusturyalilar'in Seçen'e karsi hücuma geçmeleri üzerine Budin ve Timasvar beylerbeyleri de Samos nehri civarindaki bazi sehirlere karsi harekete geçerler. Bu esnada Avusturyalilar l563'te Kostanoviç'e kadar ilerlerler. l564 'te Imparator Ferdinand ölünce yerine oglu II. Maximilien geçince Osmanlilar anlasmanin yenilenip yenilenmeyecegini anlamak ve cülusu tebrik etmek için Bali Çavus'u gönderirler. Bu esnada Erdel'de yine karisikliklar bas gösterir. Avusturyalilar Erdel'e asker gönderirler. Buna karsilik Budin Beylerbeyi Yahya Pasazâde Arslan Pasa, Erdel'e 6.000 kisilik bir yardim kuvveti gönderir.
Harp taraftari olmayan Semiz Ali Pasa'nin vefati üzerine 27 Haziran l565'te Sokullu Mehmed Pasa'nin vezir-i a'zam olmasi, Avusturya'ya karsi harpilani fikrini kuvvetlendirir. Sokullu, Avusturya elçisine, Tokaj ile Szerencz'in iade edilmesini ve verginin ödenmesini, barisin yenilenmesinin bunlara bagli oldugunu bildirir. Bütün bu görüsmeler bir sonuç vermediginden 9 Sevval 973 ( Nisan sonu l566 )'da Avusturya'ya karsi harp ilan edilir
Toplam 612437 ziyaretçi (1092420 klik) kişi burdaydı!