Türkün Yüce Tarihi | Genel Kültür - Tarih Sitesi

rum baskilari bm belgelerine nasil yansidi


Rum baskıları BM belgelerine nasıl yansıdı?
 Rum saldırılarını ve insanlık dışı davranışlarını çok yakından izleyen BM Genel Sekreteri, gözlemlerini sürekli olarak BM Genel Kurulu'na aktarmış ve bu insanlık dışı uygulamaları örnekleri ile belgelemiştir. Türk halkının 1964-74 döneminde çektiği ekonomik sıkıntıları uygulanan ekonomik ablukaları, ve bilinçli olarak nasıl geri bıraktırıldığını anlamak için BM Genel Sekreteri'nin sunduğu raporlara göz atmakta yarar vardır. Bu raporlar, dikkatlice incelendiği zaman, Türk halkının içine itildiği, 11 yıl boyunca yaşamak zorunda bırakıldığı ekonomik durum ve bu durumun 1974 sonrasının özgürlük ortamı ile mukayese bile kabul etmeyeceği ortaya çıkar.

Şöyle diyordu BM Genel Sekreteri raporlarında:
S/5950 10 Eylül 1964 tarihli raporun 140. paragrafı "Yılın birinci yarısında tarım ve endüstride meydana gelen zararlara ilaveten, Türk toplumu başka gelir kaynaklarını kaybetmişti ve bunlar içerisinde Kıbrıs hükümetinde ve Kıbrıs Rum bölgelerinde olan kamu ve özel firmalarda çalışmakta olan 4.000 kişinin maaşları da vardır."

"Türk Cemaat Meclisi tarafından yayınlanan rakamlara göre Kızılay'dan şu veya bu şekilde yardım alanlarının sayısı 56.000'di"
31 Mayıs 1973 tarihli S/10940 sayılı raporun 67.paragrafı.


"Tekrar gözden geçirilmekte olan zaman zarfında yaşadıkları yerlerden göç eden Kıbrıslı Türklerin problemlerinin halledilmesine doğru hemen hemen hiçbir ilerleyiş olmamıştır".
S/10842 sayılı 1 Aralık 1972 tarihli raporun 48. paragrafı.

"Kıbrıs Türk göçmenlerinin genel problemlerinin çözümü için hiç ilerleyiş olmamıştır. Lefke kasabasında bulunan Türk köyü Yağmuralan'ın tekrar yerleşime açılması "hükümet" tarafından reddedildi".
S/5950 sayılı 10 Eylül 1964 tarihli raporun 205. paragrafı.

"Gerçi Kıbrıs Türk bölgelerinde açlık görünmedi. Bu kısıntılara tabi tutulanlarda ciddi rahatsızlıklar oldu ve bazı meselelerde şartlar zorluk safhasına erişti".

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Güvenlik Konseyi'ne sunduğu UN Doc. S/8286 sayılı ve 8 Aralık 1967 tarihli raporunda şunları söylüyordu:
"Aralık 1963'te başlayıp da 1964'ün başlarına kadar devam eden olaylarda, sadece arabalarında ve yanlarında taşıyabilecekleri kadar eşyaları ile kendilerine göre daha güvenli olarak gördükleri Türk köy ve bölgelerine sığındılar".

Genel Sekreter, 10 Eylül 1964 tarih ve UN Doc. S/5950 sayılı raporunda ise şöyle diyordu:
" 180. BM Kıbrıs Barış Gücü, adada olayların hüküm sürdüğü dönemde meydana gelen zararları saptamak açısından ayrıntılı bir araştırma yaptı. Çoğu Türk veya karma olan 109 köyde 557 ev tahrip edildi, 2.000 ev de zarara uğratıldı ve tahrip edildi. Kasabada 38 ev ve dükkan tamamen, 122 adet ise kısmen tahrip edildi. Lefkoşa'nın K. Kaymaklı köyünde 50 ev tamamen tahrip edilmiş olup, aynı yöre çevresinde ise 240 ev kısmen tahrip edildi".

10 Eylül 1964 tarihli ve S/5950 sayılı rapordan;
"222 -Durum endite yaratmaktadır. Kıbrıs'taki Türk toplumuna uygulanan ekonomik kısıtlamalar, "Kıbrıs Hükümeti'nin" ekonomik baskı yoluyla olası bir çözümü zorla***** kabul ettirmeye çalıştığını gösterir".

"188 - UNFICYP'nin üzerinde duracağı problemler arasında en önemlisi ekonomik kısıtlamalar sorunudur. Bu kısıtlamalar, Kıbrıs Türk toplumuna olan olumsuz etkisi ve adadaki hukuk düzeninin korunmasını olanaksız hale getirmesi nedeniyle özel önemdedir".

"189 - 21 Aralık 1963'de başlayan karışıklıklardan itibaren Kıbrıslı Türklere 15 Haziran tarihli raporumda da açıkladığım, çeşitli kısıtlamalar uygulanmıştır. Kısıtlamalar ve Türklere yapılan ayırım nedeni ile yollarda dolaşım özgürlüğüne sahip değiller, toplumun temsilcileri zor durumda bırakılıyor ve hiç ekonomik faaliyette bulunmuyorlar. Bu raporda daha önce de belirtildiği gibi UNFICYP kararlı olarak çeşitli alanlardaki zorlukları ortadan kaldırmaya çaba sarfetti. O dönemde, yaklaşık 25.000 Kıbrıslı Türkün göçmen durumuna düşmesiyle işsizlik çok yüksek düzeye çıktı ve buna bağlı olarak Türk toplumunun gerçekleştirdiği ticaret önemli ölçüde azaldı".

"191 - Temmuz ayının ortalarında hükümet, Kıbrıs Türk toplumuna daha fazla zorluk yaratmak için iki önlem daha aldı. 17 Temmuz'da UNFICYP'e resmen 25 maddenin daha Kıbrıs Türk bölgelerine girmesinin yasaklandığını bildirdi. Bu maddeler çimento, demir, elektirikli malzemeler, bataryalar, odun, otomobil aksesuarları, lastikler, kimyasal maddeler, akaryakıt v.b. idi. Ayrıca Kızılay'ın yaptığı yardımlara da kısıtlamalar getirilmiştir".

"192 - Aralık 1963'den beri 6 gemilik Kızılay yardımı Türk Cemaat Meclisi aracılığı ile dağıtım yapılması için gönderildi. Bu malzemelerin çoğunu tıbbi malzeme ve ilaçlar, un ve diğer yiyecek maddeleri oluşturmaktaydı. 5 gemi Temmuz 1964'den önce geldi ve boşaltıldı, fakat 6. gemi 15 Temmuz'da geldiğinden geminin boşaltılmasına zorluklar çıkarıldı. UNFICYP tarafından yapılan yoğun girişimler sonunda hükümet bu malzemelerin boşaltılmasına izin verdi. Fakat bunlardan gümrük talep etti. Türk toplumu bu yardım malzemelerine gümrük ödemeyi reddettiği için, boşaltılan mallar sadece gümrükten muaf olan mallardır. Bunun bir neticesi olarak 900 tonluk kargodan sadece 390 tonu boşaltılmıştı. Hükümet ayrıca bu gelen yardım malzemelerinin dağıtımını da kontrol için ısrar ediyordu. UNFICYP'in bu konuda yaptığı birçok başvuru da başarısız oldu. UNFICYP'in Kızılay konvoylarına refakat etme girişimlerine de sık sık engeller çıkarılıyordu".

"194 - K. Türk toplumu liderleri hükümetin bu yeni kısıtlamalarının Türk halkını açlığa mahkum etmedeki kararlılığını gösterdiğini belirttiler ve Cumhurbaşkan Muavini Dr. Küçük bu kısıtlamaları şiddetle protesto etti.

195 - Bu hükümet girişimlerinin çok ciddi gelişmelere yol açacağının bilincinde olan UNFICYP hükümetin dikkatini bu ek kısıtlamaların yaratacağı tehlikelere çekti.

Aynı zamanda uluslararası Kızılhaç örgütü ile sıkı bir işbirliği yaparak gelen ve zaten kısıtlanmış olan yardım malzemelerinin dağıtımı için gerekli başvuruları yaptı. Fakat bu girişimler 5-10 Ağustos 1964 tarihinde Erenköy çarpışmaları ile sona erdi ve Türk toplumuna yapılan yardımlar durduruldu. Gıda ve diğer gerekli malzemelerin yokluğu bilhassa Erenköy ve bütün Baf bölgesinde çok ciddi sorunlar yarattı ve Türkler insancıl açıdan UNFICYP'in ve Kızılhaç'ın Lefke ve Koççina'ya acil yardımlar yapması için başvurdu.
"196 - Dillirga savaşından sonraki durum:
Dillirga savaşından sonra hükümet Kıbrıs Türkleri tarafından Lefkoşa, Koççino ve Limnidi'de kontrol edilen bölgelere tüm yardımların durdurulacağını ilan etti".
Bu ilandan sonra bu bölgelere girecek olan gıda ve diğer elzem malzeme konvoylarının hedeflerine gitmeleri engellendi. Şayet bu çok aşırı önlemler devam ettirilirse, Türklerin durumu dayanılmaz olacak ve Türklerin silaha başvurmalarını gerekli kılacak".

197 - Özel temsilcim ve Barış Gücü Komutanı üzüntülerini hükümete bildirdiler ve ekonomik kısıtlamalardaki herhangi bir artışın çok ciddi sorunlara yol açacağını bildirdiler. Görütmeler hükümet ve Türk liderleri ile yapıldı ve bu hayati soruna bir çözüm bulunmaya çalışıldı.

Kıbrıs Türkleri açlığa mahkum edildiklerini iddia ediyorlar ve Rumlar da Türklerin depolarda kendilerine aylarca yetecek kadar gıda olduğunu ve gelen gıdaların da Türk savaşçılarına gittiğini iddia ediyorlar.

Ben anlaşmazlığı gözönüne alarak, 16 Ağustos'da, UNFICYP'e Kıbrıs Türklerinin yaşadığı 142 köy ve 5 şehirde, Türklerin gıda ve diğer elzem maddelerini araştıran bir çalışma yaptırdım. Bu çalışma o zaman köylerin % 40'ından fazlasının unu olmadığını ve bazılarının sadece birkaç gün için yetecek kadar yemekleri bulunduğunu ve köylerin % 25'inin bir-iki haftalık unları bulunduğunu ve en çok unu olanların da ancak bir ay dayanabileceğini gösteriyordu.

Bu araştırma ayrıca süt, süt ürünleri, pirinç ve tuz eksikliği olduğunu, gaz yağının ise çok az olduğunu gösterdi. Buna ek olarak tıbbi teçhizatın da köylerde çok az olduğu tesbit edildi. Şehirlerde ise durum köylere nazaran daha iyi olduğunu ama gün geçtikçe durumun oralarda da kötüleştiğini gösteriyordu. UNFICYP'in araştırmasının getirdiği bir diğer sonuç da, bu kısıtlamaların Türk bölgelerinde para sıkıntısı ortaya çıktığını ve bunun işsizlik ve diğer sıkıntılara yol açtığının tesbit edilmesiydi. UNFICYP ayrıca yardım malzemeleri stoğunun çok az olduğunu gösteriyordu. Dolayısıyle Türklere uygulanan ambargonun ve arazilerde yetiştirdikleri sebzelere rağmen çok büyük kısıntılara girdiğini tesbit etti."

"200 - UNFICYP hükümetin, Lefkota, Lefke ve Koççino dışındaki Kıbrıs Türk bölgelerine yapılan ambargonun kaldırılacağına dair verdiği teminat üzerine bu bölgelere gerekli yardımın yapılması için girişimlerde bulundu. Fakat maalesef o bölgelerde hala daha UNFICYP zorluklarla karşılaşmaktadır. 27 Ağustos'da Mağusa'dan Baf'a 39 ton gıda maddesi götüren bir Kızılay konvoyu Rumlar tarafından durduruldu. Fakat UNFICYP'in yaptığı pretesto sonucu sadece bir bölümün yoluna devam etmesine izin verildi. Ama aynı tarihte bir Kızılhaç ekibinin eksikliği hissedilen maddelerle Lefke'ye girmesine izin verilmedi.

"202, 203 - Özel Temsilcim yapılan anlaşmalara karşın süren engellemeleri protesto etti. Hükümet, bu olayların tüm güvenlik kuvvetleri aydınlatılmadan önce olduğunu söyledi. Ancak 3 Eylül'ün ilk haftasında gıda ve diğer malzemeler ile Türk bölgesine et ve peynir taşıyan bir konvoyun Lefkoşa'nın Türk kesimine girmesine izin vermedi. 4 Eylül'de UNFICYP'den gelen raporlar, hükümetin anlaşmayı uygulamak istemediği yönündeydi. Konuyu derhal hükümetle ele aldık. Ama hükümet kısıtlamayı kaldırmak yerine Mağusa ve Larnaka'nın Türk bölgelerini de kısıtlı bölgeler listesine ekledi. Hükümet ayrıca UNFICYP'e diğer bölgelere de ekonomik kısıtlama hakkı olduğunu bildirdi. Nitekim daha sonra engelleme ve el koymalar artmıştır..."

Yine aynı konuda 16 Eylül 1964 tarihinde bir yazı yayınlayan Time dergisi Türk şoförlere yapılanları şöyle anlatmaktadır:
"Bazı barikatlarda Kıbrıslı Türk kamyon şoförleri durdurulup usandırıcı araştırma yapılmaktaydı ki bu arama maksadıyle meyve veya sebze yükleri yere boşaltılıyor ve bazen de kullanılması için hasar veriliyordu".

Purcell ise kitabının 358 ve 369 sayfalarında uygulanan ekonomik baskıları şöyle dile getiriyor:
"Geçen Kıbrıslı Türklere hareket edilmekteydi. Fırsat düştükçe de soyulmaktaydılar".

4 - Kıbrıslı Türklere ait ekilebilen arazinin çoğu Rumların elinde olduğu halde Makarios Hükümeti "Türklerin elinde bulunan Rum arazisini dengelemek" amacıyla Kıbrıslı Türklerin hububat komisyonu vasıtasıyla satılan hubutata % 20 vergi koydu. Bu vergi meselesi Kıbrıslı Türklerin hububatını, Hububat komisyonu vasıtasıyla satmalarını önemli şekilde engellemek suretiyle bir sürü anlaşmazlıklara yol açtı.

5 - Makarios Hükümeti 1963 Aralığından itibaren Kıbrıslı Türklere sosyal sigorta haklarını ödemeyi durdurdu.

6 -1966 Kasım'ına kadar, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk bölgeleri arasındaki posta hizmetleri durduruldu. Yeniden başladığında Kıbrıslı Türklere ait mektuplar sansüre tabi tutuldu.

7 - Makarios Hükümeti Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıslı Rumların mağazalarından ihtiyaç duydukları emtiayı alırken, Kıbrıs parası yerine döviz (Türkiye'den ithalı zorunlu olan ) vermelerini mecbur tuttu.

Bu sınırlamaların bir sonucu olarak Kıbrıslı Türklerin ekonomisi işlemez hale geldi. Aralık 1966'da Birleşmiş Milletler, Kıbrıslı Türk nüfusunun ortalama üçte birinin yardıma ihtiyacı olduğunu tesbit ediyordu."

Richard Patrick ise Türklerin ekonomik durumu ile ilgili olarak tu bilgileri veriyordu:
"Bu dönemde Türk halkının bütün ulusal gelirine, topraklarına ve dış yardımlara el koyan Kıbrıs Rum toplumu, doğal olarak hızlı bir gelişme gösterdi. Silah zoru ile yokluğa itilen Kıbrıs Türk halkının iç hasılası ise insan başına 1963'te 188 Sterlin'den 1968'e 160 Sterlin'e düşmüştür. Kıbrıs Rumlarının ise 218'den 302 Sterlin'e yükselmiştir. Kıbrıs Rum toplumu eski Başkanı Kiprianu ise sonraları bu yılları mutlu yıllar olarak adlandıracaktı".

Yine aynı konuda New York Herald Tribune'nın 16 Eylül 1964 tarihli sayısında yayınlanan bir yazıda ise şöyle deniyordu:
New York Herald Tribune (16 Eylül 1964) "Ambargo herhangi bir amaç için kabul edilebilir bir araç olarak görülebilir. Ta ki bu uygulama insan haklarını ve insan yaşamını tehdit eder boyuta ulaşmasın. Kıbrıs'taki BM Barış Gücü'nün Hindistanlı Komutanı General Thimayya'nın da belirttiği gibi, Koççino bölgesinde kapana kıstırılmış olan 1.500 Kıbrıslı Türke uygulanan kuşatma, artık kabul edilebilir boyutları aşmış ve insan hakları ile yaşamını tehdit eder bir boyuta ulaşmıştır. Bu durum Kıbrıs'taki uluslararası Kızılhaç'ın İsviçreli Başkanı Max Stolder tarafından da teyit edilmiştir".

Ekonomik ambargoya BM Genel Sekreteri'nin S/7350 sayılı ve 10 haziran 1966 tarihli raporunun III. paragrafında da değinilmekte ve şöyle denmektedir.
"Resmi liste, hala daha 31 maddeyi içeriyor. Bu maddelerin çoğu inşaat malzemesi, otomobil yedek parçaları gibi sivil maddeleri içermektedir.
Buna ek olarak listede bulunmayan diğer sivil mallara da "Kıbrıs polisi" tarafından el konmaktadır".

Kıbrıslı Türklerin 1964-74 döneminde karşılaştığı zorluklardan biri de eğitim alanındaydı. Rum yönetiminin Kıbrıslı Türklere vermek zorunda olduğu bütçe gelirini ani olarak kesmesi sonucu, 2.000'den fazla Türk öğretmenin maaşları ödenmemiş 10 binlerce Türk çocuğu eğitim olanaklarından ve ders kitaplarından mahrum edilmişti. Göçler sonucu köylerini ve okullarını terk eden Türk çocukları altı aylık bir zaman kaybından sonra tekrar okullarına başladıklarında, gayri sıhhı koşullarda, kitapsız, deftersiz, kalemsiz, silgisiz eğitim görmeye başladılar. Adanın dört bir yanındaki 103 köydeki okullar ya tamamı ile ya kısmen tahrip edilmiş, ya da RMMO tarafından el konmuştu. Diğer taraftan 1963'den sonra doğan Türk çocuklarının kaydı yapılma*****, nüfus kağıdı verilmemişti.

Yurt dışında öğrenime giden Türklere ise her türlü kolaylık gösterilmekteydi. Ama burada bilinmeyen nokta, gidenlere dönüş izni verilmeyeceğiydi. Nitekim yüksek öğrenim için ada dışına çıkan Türk öğrencilerin bu ülkenin vatandaşları olmalarına, aileleri Kıbrıs'ta bulunmalarına karşın, adaya girmelerine izin verilmiyor ve uçak alanlarından geri çevriliyordu.
Bu durum, BM Genel Sekreteri'nin 8 Aralık 1967 tarihli S/8286 sayılı raporunda da belirtilmekte ve şöyle denmekteydi:
"108 -Kıbrıslı Türklere dış seyahatlerinde uygulanan kısıtlamalar bu dönemde çok az değişmiştir. Örneğin: Türkler de Rumlar gibi adayı terk etmekte serbesttirler. Ama Türk öğrencilerin adaya dönütleri engellenmektedir. Türkiye'ye çok kısa bir süre için bile giden Türkler Kıbrıs'a dönüşlerinde çok zorluklarla karşılaşmaktadır". Ne var ki seyahat ve dolaşım özgürlüğünden tek etkilenen öğrenciler değildi.

BM Genel Sekreteri aynı raporunda şöyle diyor:
"87 -31 Ekim 1967 günü erkenden 1964'den beri adaya sokulmayan ve Türkiye'de yaşayan Kıbrıs Türk Cemaat Meclisi Başkanı Sn. Rauf Denktaş, gizlice Kıbrıs'a tekrar girmeye çalıştı. Fakat adaya ayak bastıktan kısa bir süre sonra kendisi ile birlikte gelen diğer iki Kıbrıslı Türkle tutuklanmışlardı".

"88 - Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf Denktaş'ın 1964'ün başında Güvenlik Konseyi'nde konuştuktan sonra adaya dönüşü, Kıbrıs hükümeti tarafından yasaklanmıştı".

Örneğin BM Genel Sekreteri'nin S/5764 sayılı 15 Haziran 1964 tarihli raporunda şöyle deniyordu:
"49 - Ekonomik nedenlerden dolayı şehirler dışına çıkan Kıbrıs Türkleri bir çok Rum polisi tarafından yoklamalara tabi tutulmaktadır ve şahsi güvenceleri de yoktur".

"100 - 1 Temmuz'da hükümetin Lefkoşa'nın Türk kesimini 3 günlüğüne kapatması ve tüm Türklerin buraya giriş ve çıkışlarını yasaklaması ile çok ciddi bir kısıtlama daha getirildi ve Kıbrıslı Türklerin dolaşma özgürlügü ortadan kaldırıldı"./S/7350 10/6/66"

"55 - Son raporumda (S/ 7976 para. 74)'de belirttiğim gibi Hala Sultan Tekkesi'nin durumu, Kıbrıslı Türklerin şikayet gerekçesi olmaktadır. RMMO'nun oradaki birliklerini biraz uzağa kaydırmalarına rağmen, Tekke'yi ziyaret etmek isteyen Türkler, Rum askerlerinin çok yakınından geçmek zorunda kalmaktadırlar ve Türk liderliği hala daha bu camiye serbestçe girme olanağına sahip olmadıklarını belirtmektedirle
Kaynak:www.forumgercek.com


Toplam 595618 ziyaretçi (1047246 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol